, ,

Yalakalar, Yardakçılar ile Sistem

09 Eylül 2008 Gönderen:Sade 0 yorum

Sultan Aziz’in saltanatında Keçecizade Fuad paşa’nın istifasından sonra 1863’te kısa süre (5 Ocak 1863 - 1 Haziran 1863) sadrazamlık da yapan Yusuf Kamil Paşa bu vasıftaki insanları teşhirle eğlenen bir mizaca sahipti... Mısır Hidivi’nin damadı, İstanbul’da birçok hayır ve hasenâtı vardır. Bunların başında, hanımı ile birlikte yaptırdıkları, Üsküdar’daki Zeynep Kâmil Hastanesi gelmektedir. Ayrıca câmi, okul, çeşme gibi hayrat bırakmışlardır. Kâmil Paşanın şiirleri ve münşeâtı (nesir-mektuplar) da mevcuttur. Arapça, Farsça ve Fransızca bilirdi. Kâmil Paşanın edebiyatçı olarak tanınmasını sağlayan eser, Fenelon’un yazdığı Telemak’ın Maceraları adlı kitabın tercümesi olan Terceme-i Telemak’tır. İlk kez yabancı bir yazarın kitabını tercüme etmiştir.

Bir keresinde mükellef yemekler iştahla yenildikten sonra sıra meyve faslına gelmiş. Ve hizmetliler masaya üzerine buz parçaları serpilmiş çilek getirmişler. Tabağa uzanan Yusuf Kamil Paşa, çatalına taktığı iri bir çileği ağzına götürürken kazara masadaki tuz kâsesinin içine düşürmüş, ama meyve ziyan olmasın diye çileği iyice tuza bulayıp yemiş. Ağzındaki kötü tada rağmen renk vermemiş çevresindekilere hatta: ‘Tuzlu çilek hiç de fena olmuyormuş, isteyen deneyebilir’ diye tavsiyede de bulunmuş... Hazurundan birkaçı denemişler hemen ve ‘Paşam hakkıâliniz var, gerçekten nefis oluyor...’ hükmünü vermişler... İleri gidip ‘Bundan sonra çileği hep tuzlu yemek isterim’ diyen; ‘Tuzlu çileğin lezzetini keşfetmekte geç kalmışız’ diyen olmuş... Kamil Paşa davetliler arasında bulunan ve kimseden sözünü esirgememesiyle tanınan, Minas Efendi’ye dönüp ‘Arkadaşların görüşleri için sen ne dersin’ diye fikrini sormuş... Minas Efendi’nin bu soruya verdiği cevap bütün zamanlar için anlamlı: Paşam, bu adamlar bu düşüncelerini özel hayatlarında söyleseler üzerinde durulmaya değmezdi. Fakat bu ikiyüzlü lafları devlet hayatı içinde sarf ettiklerini işitince memlekette işlerin neden kötüye gittiğini anladım...”

Bu bir gazetenin günlük konularla alakalı olarak, yükselen İslamcı seslere Osmanlı Devleti'nden yani unutmayacağımız yada unutamayacağımız benliğimizden, taa içerden verilebilecek güzel bir cevaptır. yusuf Kamil Paşa'nın yaşadığı bu olay ve Minas efendinin söylediği bu söz herzaman için devlet görevlileri için geçerlidir.

NOT: Radikal gazetesindeki haberin aynısını başka bir sitede görünce ve yayımlanma tarihinin de 2005 yılı olduğunu görünce şaşırdım biraz. Düşün, bağla.
Devamını oku

,

Juan Roman Riquelme

Juan Roman Riquelme, 24 Haziran 1978’de San Fernando, Buenos Aires’de dünyaya geldi. Orta sahada oyun kurucu olarak görev alan futbolcu halen Boca Juniors ve Arjantin milli takımında görev yapmaktadır.

Futbol Kariyeri:
10 nüfuslu yoksul bir ailenin çocuğu olarak San Fernando’da dünyaya gelen Riquelme Don Torcuato’da hayatını sürdürdü. Riquelme, Argentinos Juniors’un genç takımında oynarken Arjantin’in ünlü futbol kulüplerinden olan Boca Juniors ve River Plate’in dikkatlerini çeker. 1995 yılında çocukluğunda rüyalarını süsleyen Boca formasını giyer. Boca Riquelme transferi için Argentinos Juniors’a 800.000 $ bonservis bedeli öder. Bir yıl sonra, tarihler 10 Kasım 1996’yı gösterdiğinde Union de Santa Fe takımına karşı oynanan ve Boca’nın 2-0 üstünlüğü ile biten maçta ilk kez profesyonel formayı giyer. Bundan iki hafta sonra, Boca forması ile ilk resmi golünü Huracan karşısında 6-0’lık karşılaşmada kaydeder.

Futbol Club Barcelona Kariyeri:
Boca Juniors ile geçirdiği başarılı yedi sezonun ardından 2002 yılında 11 milyon Euro bonservis bedeli ile FC Barcelona’ya transfer oldu. Transferin gerçekleşmesinden kısa bir süre önce kardeşi Cristian’ın kaçırılması ile talihsiz bir olay yaşadı. Kardeşinin serbest bırakılması için fidye müzakerelerde bulundu ve nihayetinde istenen fidyeyi ödedi. Dönemin FC Barcelona teknik direktörü olan Louis van Gaal’ın Riquelme’nin yeteneklerini hor görmesi ve O’na önem vermeyerek ilgisiz davranması ve nadiren verdi şanslarda da Riquelme’yi daha çok kanatlarda oynattı. Tabi Riquelme gibi oyun kurma becerisi olan, mücadele gücü yüksek, top tekniği yüksek, ön libero olarak kontra atak oyununa yön verebilen, ve ona serbestlik verildiğinde neler yapabileceğini kimsenin kestiremeyeceği bir orta saha oyuncusu için kanatlara deplase olan bir strateji ile oynamak kendi meziyetlerini tam olarak gösterememesine sebep oldu. Buda Riquelme’nin ilk 11 şansını giderek azaltmaya başladı. Van Gaal artık Riquelme’yi yedek bir oyuncusu olarak görüyor daha çok yedek kulübesinde oturtuyor ve O’na İspanya Kupası ve Şampiyonlar Ligi grup maçlarında ilk 11’de yer veriyordu. Ve sezon sonra Villarreal’e kiralandı.

Villarreal C.F. Kariyeri:

Yeni takımı Villarreal’de Arjantin’den ve Güney Amerika’dan komşu ülke oyuncularının ve özellikle başta dönemin Arjantin milli takım kaptanı Juan Pablo Sorin varlığı takıma adaptasyonunu hızlandırmıştır. 2004-2005 sezonunun ardından İspanya’nın ünlü spor gazetesi Marca tarafından ‘Artistic Player’ olarak seçildi. 2005’te FIFA tarafından Yılın En İyi Oyuncusu ödülüne aday oldu. Villarreal muhteşem performansını iki yıl boyunca sürdüren ve takımın değişmezi olan Riquelme’nin bonservisinin %75’ini 8 milyon Euro’ya F.C. Barcelona’dan alarak Riquelme ile 4 yıllık kontrat imzaladı. Geri kalan %25’lik kısım ise Villarreal’in Riquelme’yi başka bir kulübe satması durumunda FC. Barcelona’ya ödenecekti. Tabi anlaşmada Barcelona’nın kadrosunda yer alan Deco, Mark Van Bommel, Xavi Hernández, Andrés Iniesta ve Ronaldinho gibi kalitesi tartışılmayacak yıldızların olmasının yanında İspanyol Kulüplerinde Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerden sadece 3 futbolcunun takımlarda oynama kriteri de etkili olmuştur.

7 Aralık 2005 tarihinde Villarreal’in kendi sahası Estadio El Madrigal’da Fransız Lille OSC takımını 1–0 yenerek UEFA Şampiyonlar Ligi gruplarından Benfica ile birlikte bir üst tura çıkma şansını yakalarken aynı grupta bulundukları İngiliz devi Manchester United F.C. turnuvaya veda ediyordu.

Villarreal için ilk kez katıldıkları Şampiyonlar Ligi turnuvasında gruplardan çıkmak, başarılı ve gayette kazançlı bir sezon olarak değerlendirilebilecek olsa da Riquelme transferinde F.C. Barcelona ile yapılan anlaşmanın şartlı gelir maddelerinden biri gereği Katalan kulübe 1 milyon Euro ödüyordu. Diğer bazı şartlı gelir maddelerinde de şöyleydi; La Liga 2005–2006 sezonunda Villerreal sezonu ilk dört içinde bitirirse Katalan ekibe 2 milyon Euro ödeyecekti. La Liga 2005–2006 sezonunu 7. bitirdiler. Aynı madde La Liga 2006–2007 sezonu içinde aynı şartlarla uygulanacaktı. La Liga 2006–2007 sezonunu 5. bitirdiler. Gruptan çıkma başarısını gösteren Villarreal ilk turdaki İskoç Temsilcisi G.Rangers’i 2-2 ve 1-1 lik skorlarla deplasman gölünün önemini göstererek eledi. Çeyrek Finalde İtalyan temsilcisi Internazionale takımına deplasmanda 2-1 ve kendi evinde 1-0 ‘lık skorlarla eve dönüş biletini veriyordu. Artık kupaya çok yaklaşıldığı ve rüyanın gerçekleşebileceği herkes tarafından söylenmeye başlanmıştı ki Yarı Finaldeki ilk maçın deplasmanda İngiliz temsilcisi Arsenal’e 1-0 kaybedilmesi ile biranda ümitler yerini tedirginliğe bırakmaya başlamıştı ancak Villarreal’in kendi evinde oynadığı baskılı ve istekli oyun tüm tedirginliklerin gereksizliğini ispatlıyordu adeta. Ve dakikalar 88’i gösterdiğinde 0–0 golsüz eşitlikle devam eden maçta hakem Valentin Ivanov Gaël Clichy'nin oyuna sonradan giren José Mari’ye yaptığı hareket sonrası penaltı noktasını gösterir. Maçın son dakikaları tüm ümitlerin gerçekleşeceğine olan inancın zirve noktasıydı. Topun başına geçen takımın duran top ustası Riquelme’ydi pek tabi ancak bu kez istediği vuruşu yapamadı ve 36 yaşındaki deneyimli kaleci Jens Lehmann topun ağlarla buluşmasını önledi.


Boca Juniors Kariyeri:
Villerreal menajeri Manuel Pellegrini ile Riquelme arasında yaşanan gergin durum sonrası 2007 yılının Şubat ayında Riquelme Boca Juniors’a beş aylığına kiralanır. Riquelme, bir orta saha oyuncusu olmasına karşın attığı 8 golle 10 golü bulunan Salvador Cabañas’ın ardından turnuvanın en çok gol atan ikinci oyuncusu olarak harika bir performans sergileyerek Boca’nın 2007’de 6.kez Copa Libertadores Şampiyonluğuna ulaşmasında baş mimarı oldu. Bu yüksek performansı ile Copa Libertadores’in en değerli oyuncusu seçildi.

26 Kasım 2007 tarihinde Riquelme Villarreal ile Ocak 2008 de açılacak olan transfer sezonunda Boca Juniors a katılmak üzere anlaşmaya vardı. Ve halen Boca Juniors forması ile futbolseverlere keyifli maçlar izletmeye devam ediyor.

Arjantin Milli Takımı Kariyeri
Jose Pekerman yönetimdeki Arjantin Genç Milli Takımı ile Riquelme, Güney Amerika Gençler Şampiyonasını ve FIFA U-20 Dünya Kupasını 1997 senesinde kazandı.

2006 Dünya Kupası
Çeyrek Finalde Almanya karşısında Riquelme’nin 49.dakikada kullandığı korneri gole çeviren Robert Ayala ile öne geçmesine rağmen Klose’nin 80.dakikadaki golü ile maç uzatmalara gitmiş uzatmalarda da 1-1 lik eşitlik bozulmamış ve penaltı atışları sonucu Ayala ve Cambiasso’nun kaçırdıkları penaltı vuruşları sonrası Arjantin Yarı Finalist olma şansını kaybetmişti. Pekerman’ın da bu Milli Takımlardaki görevinin sonu oldu yerine 1990-1994 senelerinde de Arjantin Milli Takımında görev yapan Alfio Basile getirildi. Alfio Basile, Riquelme hakkında; "Roman'ın oynayış şekli her zaman çok hoşuma gidiyor. O çok farklı. Her zaman klâs bir futbol sergiliyor. Maça kimsenin arkasında başlamıyor çünkü o istisna. Tabi hiçbir futbolcu vazgeçilmez değildir ancak o Milli takım için gerçekten çok önemli" sözlerini sarf etmiştir.

2007 Copa America
Alfio Basile’in 2007 Copa America’ya çağırdığı Riquelme, grup maçlarının ikincisinde biri penaltıdan diğeri kafayla attığı gollerle Kolombiya karşısında 4-2’lik skorla kazanılan maçta galibiyetin mimarı oldu. Çeyrek Finalde Peru karşısında alınan 4-0’lık galibiyette 2 gol attı ve Lionel Messi’nin attığı golde de asist yaptı. Yarı finalde Meksika karşısında 5. golünü penaltıdan kaydetti.

2008 Beijing Olimpiyat Oyunları
Yarı finalde Arjantin’in Brezilya karşısında 3-0 lık aldığı galibiyette Riquelme’nin penaltıdan bir golle turnuvadaki ilk ve son golünü attı. Arjantin finalde karşılaştığı Nijerya’yı 1-0 yenerek Beijing Olimpiyatlarında Futbol Erkekler turnuvasında altın madalyayı elde etti.

2010 Dünya Kupası Elemeleri
Halen devam eden elemelerde takım kaptanı olarak görev alan Riquelme, Şili ile oynanan maçta 2 frikik golü ile takımının 2-0 lık galibiyete ulaşmasını sağladı. Bolivya ile oynana maçta da 2 gol atarak galibiyette önemli rol oynadı. 2010 FIFA Dünya Kupası Elemelerinde (CONMEBOL) toplamda attığı dört golle şuan gol krallığında lider durumda. Brezilya, Paraguay, Uruguay, Kolombiya, Şili ve Arjantin arasında çekişmeli bir mücadele sürüyor.

Son Olarak Kısa Kısa Bilgiler vermek isterim:

Futbolcunun Tam Adı: Juan Román Riquelme
Doğum Tarihi: 24 Haziran 1978
Doğum Yeri: San Fernando, Arjantin
Milliyeti: Arjantinli
Avrupa Birliği Pasaportu: Yok
Boy: 182 cms
Ağırlık: 75 kg
Kulüp: Boca Juniors
Mevki: Oyun Kurucu (Attacking Midfielder )[L, C]
Kontrat Sonu: Haziran 2009
Daha Önce Oynadığı Takımlar ve Transfer Bonservisleri:
Argentinos Juniors > Boca Juniors
Boca Juniors > (11 milyon Euro) Barcelona
Barcelona > Villarreal (kiralık)
Barcelona > (7 milyon Euro) Villarreal
Villarreal > Boca Juniors (kiralık)
Villarreal > (9 milyon Euro) Boca Juniors

İlk Milli Takım Formasını giydiği tarih: Kasım 1997, Kolombiya
Milli Forma İle attığı Gol Sayısı: 17
Forma Giydiği Dünya Kupası: Almanya 2006

Başarıları:

FIFA U-20 World Cup (1997)
Olympic Games (2008)
Copa Libertadores (2000, 2001, 2007)
Intercontinental Cup (2000)
Argentinian Torneo de Apertura (1998, 2000)
Argentinian Torneo de Clausura (1999)
Argentinian Primera División Footballer of the Season (Clausura 1999, Apertura 2000)
South American Footballer of the Year (2001)
ArgentinianFootballer of the Year (2001)


KAYNAKLAR:

bbc.co.uk

2008 Summer Olympics - Men's tournament

2008 Summer Olympics

Riquelme
Devamını oku

, ,

Koptu Kervan - Sevdim Seni

02 Eylül 2008 Gönderen:Sade 3 yorum

Gurbette günler geçtikçe sanki bir başka özler oldum sizleri, sözleriniz hiç çıkmaz hatta kulaklarımda devamlı yankılanır oldu, gülüşleriniz gözümün önünden gitmez oldu,... günlük heveslere kapılmışım, özlemleri ertelemiş belkide yok saymışım sizi özlediğimi, oysaki hiçbirşey sizin yokluğunuzun acısını dindirememiş. Özlemişim, Özlüyorum,... sizleri canım Ailem.

Tamamen raslantı sonucu Büyükada'da gezerken meydanda müzikleri ile tanıştığım Koptu Kervan grubunun Müzik Yasak albümden, sizlerin en sevdiği ''Sevdim Seni'' adlı ilahiyi dinledim. Tabiki size özlemlenmiş içimdeki ateş daha bir alevlendi o an! Açıkcası ben beğendim. Ve sizinde beğeniceğinizi ümit ettiğim Peygamber efendimiz için yazılmış en güzel naatlardan biri olan Sevdim Seni ilâhisini Koptu Kervan grubunun yorumu ile bir kez daha dinlemenizi isterim;

Koptu Kervan - Sevdim Seni (Müzik Yasak)


Sözleri:

Sevdim seni mâbuduma hayran diye sevdim.
Bir ben değil âlem sana hayran diye sevdim.

Evladı iyâlden geçerek ben ravzana geldim.
Ahlâkını methetmede Kur’an diye sevdim.

Kurbanın olam şah-ı resul kovma kapından
Didârına müştak olan yezdân diye sevdim.

Mahşerde nebiler bile senden medet ister.
Gül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim.

NOT: İlahiyi dinleyemeyenler okurlar, lütfen imeem.com/Sevdim.Seni adresini ziyaret ediniz.
Devamını oku

İlimsiz Dindar Olunmaz!

01 Eylül 2008 Gönderen:Sade 0 yorum

Ramazan ayı boyunca nefis ve şeytan birlik olup Ramazan'ın başında, (zorluk verecek bir aya girildiği yolunda) vesveseler fısıldamaya başlarlar. Şeytanın bu vesvesesine cevabımızı kendi içimizde hemen vermeli, baştan ümidini kestirerek demeliyiz ki:

Ey nefis, ey şeytan! Rabbimiz, sene boyunca serbest bıraktığı bizleri bir aylık oruç ibadetiyle mükellef kılmış, hem sıhhatimizi kazanmamız, hem de sahip olduğumuz nimetlerin farkına varmamız için günahlarımızın affına sebep olacak bir irade imtihanına bizleri tabi tutmuştur. Bu irade imtihanında oruçlarını tutanlar çok şey kazanırlar, hiçbir şey kaybetmezler. Tutmayanlar ise hiçbir şey kazanmaz, ama (ahiretleri adına) çok şey kaybederler, ömür boyu bu ihmallerinin pişmanlık ve utancını yaşarlar. Mutlu Ramazanlar dileğimle.
''ilim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsin
ya nice okumaktır

okumaktan murat ne
kişi hak'kı bilmektir
çün okudun bilmezsin
ha bir kuru ekmektir

okudum bildim deme
çok taat kıldım deme
eğer hak bilmez isen
abes yere gelmektir

dört kitabın mânâsı
bellidir bir elifte
sen elifi bilmezsin
bu nice okumaktır

yiğirmi dokuz hece
okursun uçtan uca
sen elif dersin hoca
mânâsı ne demektir

yunus emre der hoca
gerekse bin var hacca
hepisinden iyice
bir gönüle girmektir''

Yunus Emre


Burda... Devamını oku

PDF Belgeleri Bölme ve Sayfa Ekleme

28 Ağustos 2008 Gönderen:Sade 1 yorum

Uzun zamandır aklımda olan bir programdı. Devamlı PDF uzantılı dosyalarla işiniz oluyorsa işinize yarayacaktır. PDF Split and Merge adlı program ile pdf dosyaları bölmek yada sayfaları birleştirmeye imkan veren bir program. Program tamamen ücretsiz ama gelişmiş versiyonları için 1$'lık komik denilebilecek bir miktar belirlemişler. Bedava olan versiyonununda sizin işinizi görebileceğini düşünüyorum. Programı buradan indirebilirsiniz. İndirdikten sonra ne yapacağınız bilemez bir halde olursanız türkçe olarak açıklaması için Savas Şakar'ın sitesini ziyaret ediniz.

Burda...
Devamını oku

Bilinç Zıplamaları

Bazen sıkıcı, bazen neşeli, bazen pazarlamacı, bazen kültür abidesi, belkide hiçbirisi. Uzun soluklu olmasını beklemedim hele okunmasını ve yorumlanmasını hiç öngörmediğim şahsen beğendiğim haberleri paylaşarak vakit doldurduğum, bazen heveslenerek insanlara birşeyler anlatmaya çalıştığım, bazense yorumlarımı paylaşmaktan çekindiğim de kolaycılığa kaçıp alıntıladığım bir blog sayfamın varlığı beni ne mutlu nede mutsuz edecek bir konumdan ileriye gidemedi. İnsan yazdıkça içinden geçenleri yada düşündüklerini söyledikçe rahatlar felsefesinin neresindeyim onuda pek kestiremedim. Bir bloga sahip olmanın psikolojik olarak insana bir yardımı olduğunu söyleyemem. Vaktimi iyi değerlendirdiğim hissine sebep vermesi ise biraz rahatlatıcı.

En sevdiğim kısım Feedjit! Kim? Nereden? Nasıl blogun yolunu bulmuş!
Genellikle ziyaretçilerin yolları bir bir arama motorundan enterasan konuları aratarak gelmişler. Bu arama motorlarından en tercih edileni herkesin bildiği gibi Google hemde yeni önerici özelliği ile.

Ancak bu yazıların hepsine bir şekilde ulaşılırken çok mu kötü içerikle karşılaşıldığından bilemiyorum yoksa Bloggerın ''blogadı.blogspot.com'' uygulamasındandır bilinmez insanlar burada paylaşılanları ''http://www.siteadi.com'' gibi bir siteden okuyor bilgileniyor gibi hissedemiyor. Tabi bunu bir genelleme yaparak söylemek doğru olamaz. Bunu hakkı ile yapabilmiş bloglarda mevcut. Başaran bloglarda şu dikkatimi çekti, istikrar, konu bütünlüğü, çaba ve iyi niyet, yorumlara hızlı ve nazik cevaplar,... Bununla beraber tabiki Google işbirlikleri (mecburen de diyebiliriz). Tanıtım amaçlı sitelere üyelikler, arkadaşlıkların kurulabilmesi için ziyaretçilerinde sitelerinin ziyaret edilmesi hatta yazılarına yorumlar,... Liste çok uzayabilir. Birçok sebep ve uygulama sayılabilir. Ve sonuç sevindirici olabilir.

Tabi ne beklendiği ilede alakalı bir durum söz konusu büyük meblalarda para kazanmak için yapılabilecek bir işten ziyade keyfen yapılması ile daha başarılı olunabileceğini düşünüyorum. Zira blog ve para ilişkisinden çıkan sonuçla zengin olmak imkansız. Bazı yatırımlar yaparak, stratejik bir büyüme, disiplin, kalite, farklı ürün yelpazaesi,... yakalanarak şuanda ülkemizde gelişmekte olan e-ticaret sitelerinden olmakta pek basit olmadığı gibi yapılamayacak bir işte değil. Bunun en büyük örneklerinden birisi de Hepsiburada.com ve hikayelerini izleyebilirsiniz.


Kaynak

Hepsini izlermisiniz bilemem ama en azından başlangıç kısmını dinlemenizi öneririm. Bazen herkesin sizi deli gibi görmesine rağmen inandığınız uğruna çalışmanın gereğini kısaca kanıtlayan bir durum.





İnsan inandığı uğurda gerekirse ölebilmeli. Taraftarın yaptığı ''Ölmeye Ölmeye geldik...''' tezahuratlar gibi değil elbet ancak güvendiği ve inandığı uğurda çaba sarfedebilmeli aynen Martin Kippenberger’in eserinde olduğu gibi birçoğuna göre yanlış yorumlanabilecek bir eser olmasına karşın sanatçı bunu yapmaktan kaçmadı. Çaba sarf etti ve istediği bir eseri gerçekleştirdi. Bunun yanında eserlerimiz yaptığımız işlerle olabileceği gibi hobilermizlede gerçekleşebilir. İşimizin farklılığı yapabileceğimiz olası eserlerin önünde bir set olamaz. Olmamalıdır. Eserlerden derken hertürlü eseri düşünebiliriz. Dünkü Cemal Şakar : 'Öykü plastik bir uğraştır' yazımda Cemal Şakar'ın kendi eserleri (Öyküleri) hakkındaki görüşlerinden bir alıntı ile noktalayayım;

''Öykü yazmayı her zaman eylemlerimden bir eylem, amellerimden bir amel olarak gördüm. Yani bana ait bir çaba.''


Burda... Devamını oku

Cemal Şakar : 'Öykü plastik bir uğraştır'

27 Ağustos 2008 Gönderen:Adsız 2 yorum

Öykücü Cemal Şakar "hayata, insana dair kimi gölgelerin düştüğü bir perde" olarak yorumladığı yeni kitabı "Hayalperdesi" (Selis Kitaplar) ile farklı bir kapı araladı.

Taslaklarda hazır bulundurduğum bir gün hakkında bir kaç kelam ederek en azından bir kişiye 'O'nun yazdıklarına karşı bir merak uyandırarak O'na ulaşmasını sağlamalıyım' diye düşündüğüm saygıdeğer öykü yazarı Cemal Şakar'ın Zaman Gazetesi'nde yer alan bir röportaj ile en azından belli başlı bilgileri sizinle paylaşmak istedim. Cemal Şakar hakkında söylenebileceklerin ağırlığı ve derinliği, beni alıntı yapmaya itti. Musa İğrek'in Cemal Şakar ile yaptığı röportaj;

Beş yıl sonra yayımladığı bu beşinci kitabında öykü türünün fazlaca yüceltildiğine dair ironik göndermelerin yanında, derin bir arayış içinde olan kahramanlar, parçalanmış hayatlar göze takılıyor. "Esenlik Zamanları" adlı eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği 1999 Yılı Öykü Ödülü'nü kazanan Şakar, çalışmalarını Balıkesir'de sürdürüyor. İnternette yayımlanan edebiyat dergisi Edebistan'ın öykü editörlüğünü de yürüten Cemal Şakar ile son kitabı "Hayalperdesi"ni konuştuk.

'Anlatabilmeliydim' adlı öykünüz, "Başlığı attıktan sonra neyi nasıl yazacağını düşündü uzun uzun..." diye başlıyor. Kitaba ad olan 'Hayalperdesi' de uzun uzun düşünülmüş gibi. Zira kitapta böyle bir öykü yok...

Tercih edişimin öncelikli sebebi, kelimenin oldukça geniş bir anlam alanına ve elbette buna bağlı olarak zengin çağrışımlara sahip olması. Tasavvuftan gölge oyununa kadar uzanan geniş bir yelpaze... Ancak niye böyle bir başlık seçtiğime dair 'sır'rın bende saklı kalmasını tercih ederim. Öykülerimi açıklamak, onları yazdıran muharrik gücü faş etmek istemem. Zira öykülerin bendeki karşılıklarını açıklamanın, okurun muhayyilesindeki muhtemel zenginlikleri daraltmak, öldürmek anlamına gelmesinden korkarım. İsterseniz şu kadarını sizinle paylaşmış olayım: Şu an elinizde tuttuğunuz kitap da bir hayal perdesidir; hayata, insana dair kimi gölgelerin düştüğü bir perde.

Öykü kahramanlarınızın pek çoğunda derin bir arayış, parçalanma, kendilerine dönük bir ironi söz konusu. Peki, siz nerede duruyorsunuz öykü kişilerinizi yazarken, hangi mesafeden bakıyorsunuz onlara?

Doğrusunu isterseniz oldukça netameli bir konu. 'Onlar benim' desem, kahramanların hayalî kişiliklerine haksızlık etmiş olacağım; 'hayır benimle bir ilgisi yok' desem, kendime ihanet etmiş olacağım. Bu konuda gözettiğim bir ilke var: Yazdığım her nasıl biri olursa olsun ya da hangi konu olursa olsun, mutlaka bende karşılıkları olsun isterim. Yüreğime, beynime değen; bana acı, hüzün ya da sevinç gibi haller yaşatan; bu dünyada ve ahirette hesabı verilebilir tipler, konular olması temennimdir.

Rasim Özdenören "Cemal Şakar yer yer metinlerle oynamaktan hoşlanıyor." diyor. Kitapta da böyle bir oyun dikkat çekiyor. Bu türden biçim ve teknik arayışları tehlikeli olmuyor mu?

Elbette tehlikeli. Ama riski göze almadan da yeni bir şeyler yapabilmek zor. Öykü plastik bir uğraştır. Bir sözü, bir hâli en güzel biçimiyle söylemek, anlatmak zorundayız. Bu zorunluluk beraberinde bir risk de taşıyor. Dümdüz bir çizgiyi uzatıp durmanın bir anlamı yok; onu yukarıya doğru taşımalıyız. Bazen düşmek de var. Zaten insan bazen düşen, düşünce tövbeyle ayağa kalkan biri değil midir?

Yol, yolcu, nokta, kapı, eşik gibi tasavvufi imgeler, geleneksel motiflere göndermeler, öykülerinizde sık sık göze çarpıyor.

Kelimeler de kanlı, canlıdırlar. Onlar da doğarlar ve vekalet ettikleri 'şey' hayattan çekilince ölürler. Biz dille düşünürüz. Kelimeler, binlerce yıllık hatıralarıyla birlikte muhayyilemizde uçuşurlar. Ve onları hep delalet ettikleri şeylerle birlikte yan yana dizeriz; ancak böylelikle imge olurlar zaten. Bizden öncekilerle başka türlü temas kurmamızın; dahası onlardan tevarüs ettiklerimizi, bizden sonrakilere emanet etmemizin başkaca yolu yok gibi geliyor bana.

Küp'te "Yıllardır öykü yazıyordu. Her yazdığı öyküden sonra, Yunus'un: "Yerden göğe küp dizseler birbirine berkitseler..." dizelerini anımsıyordu; küplerin üzerine bir tane daha koyduğunu varsayıyordu; ama yükseltmeye çalıştığı bu binanın altından bir tuğla çekildiğinde geriye sadece bir gümbürtü mü kalacaktı; tedirgin oluyordu; kartondan evler yapmak ya da kumdan kaleler..." diye bir cümle geçiyor. Aynı kaygıları siz de yaşıyor musunuz?

Hem de çok yoğun olarak yaşıyorum. Buradaki kuşku ya da güvensizlik sadece yazdığım öykülere yönelik değil, türün kendine yönelik temel bir kuşku benimkisi. Neyi, ne kadar anlatabiliyoruz? Bir de şu var: Öykü yazıyoruz, bunun gerekçesi nedir?

Yine aynı öyküde "Belki de iyi güzel bir yaşam, yapıttan, kurgudan, kurulandan..." cümlesi yarım kalıyor. Bunu nasıl tamamlıyor Cemal Şakar?

Tabii ki 'güzeldir', 'evlâdır' gibi bir kelimeyle tamamlamak isterim. Biz yaşadıklarımızın, reddettiklerimizin zerrece karşılıklarının gösterileceğine inanıyoruz. Yazdıklarımız da bundan uzak değil. Bu anlamda yaşadıklarımla yazdıklarım arasında bir tenasüp olsun isterim.

Anlatabilmeliyim'de öykü türünün fazlaca yüceltildiğine dair ironik bir gönderme, biraz şikâyetçi bir hal seziliyor. Buna ne diyeceksiniz?

Bu soruya verilebilecek bir cevap söyleşinin hacmini aşar. Yüksek, ulvî, seçkinci sanat anlayışına dair denemeler yazdım. Öykü yazmayı her zaman eylemlerimden bir eylem, amellerimden bir amel olarak gördüm. Yani bana ait bir çaba. İnsana ait çabalar bizatihî yüksek, yüce olamaz. İnsanın ortaya koyabilecekleri, Kur'an-ı Kerim'de zikredilen ona ait sıfatlarından ârî değildir.

Bu güzel Röportajın ardından Cemal Şakar'ı hakkında daha çok şey bilmek isteyenler için kısa kısa bilgiler;

Cemal Şakar'ın Hayatı:

Cemal Şakar, öykü yazarı. 2 Şubat 1962, Kocapınar köyü / Gönen / Balıkesir doğumlu. Karesi İlkokulu (1973), Atatürk Ortaokulu (1976), Muharrem Hasbi Lisesi (1979) ve Gazi Üniversitesi İşletme Fakültesi (1983) mezunu. “Bir Yıldız Kayar Bir İnsan Ölürmüş” başlıklı ilk öyküsü 1982 yılında Aylık Dergi’de çıkmıştı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Kayıtlar dergisinin yayınına katkıda bulundu. Esenlik Zamanları adlı eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği 1999 Yılı Öykü Ödülünü kazandı.

Öyküleri;

Aylık Dergi, Yönelişler, Mavera, Yedi İklim ve Kayıtlar’da yayımlandı.
Türkiye Yazarlar Birliği’nce 1999 yılı öykücüsü seçilen Cemal Şakar, hâlen öykü ve denemelerini Hece dergisinde yayımlamaktadır.

Öykü Kitapları:
Gidenler Gidenler
(Yedi İklim, İstanbul 1990)
10 öyküsü:
Gidenler Gidenler;
Bir Savaştan Slaytlar;
Ora Özlemleri;
Ölü Zaman;
Bildik Düşbozumları;
Nostalji; Ören-84;
Dağılan Şeyler;
Yapıştırmalar;
İnşirah

Yol Düşleri (YediGeceKitapları, İstanbul 1996)
18 öyküsü:
;Gidenler Gidenler
Bir Savaştan Slaytlar;
Ora Özlemleri;
Ölü Zaman;
Bildik Düşbozumları;
Nostalji;
Ören;
Dağılan Şeyler;
Yapıştırmalar;
İnşirah;
Ses: Sır;
Sırdaş;
Bir Masal;
Terci’hane;
Yolculuk;
Eviçi;
Ayna;
Ses

Esenlik Zamanları (YediGeceKitapları, İstanbul 1999)
11 öyküsü:
Dört Güzel Şey;
Atlas;
Eşik;
Rüya;
İzlek;
Sergerdan;
Saat Henüz Üç;
Birkaç Kırık Görüntü;
Şar;
Irmak;
Saatli Maarif Takvimi

Pencere (Hece, Ankara 2003)
9 öyküsü:
Pencere: Giriş;
Yöneliş;
Denizin Sonsuz Maviliği;
Biz Birbirimizi İçimizde Taşırız;
Suskunluktaki Hayret Verici Aydınlık;
Ve Diğerleri: Öykünmek;
Otacı;
Dilemma;
İstitrad

Hayalperdesi (Selis, İstanbul 2008, 12)
Öyküleri:
Ateşböceği; A/B;
Uzak Kara Derin Bir Ayrılık;
Mevlid;
İhtilaç;
Anlatabilmeliydim;
Bağdat Kudüs Kabil;
Küp;
Çığlık;
Koza;
Masmavi Bir Gök;
Güneşe Yürümek

Cemal Şakar'ı kelimelere ısğdırmaya çalışmak imkansız ancak bunu deneyenlerin söyledikleri:

Cemal Şakar ve Öykü Kitabı ''Pencere'' hakkında Ömer Lekesiz'in söyledikleri;

Cemal Şakar, “Pencere” öyküsündeki hepi topu üç kişilik öykü kadrosuna, sinematografinin öyküye ağan imkanlarını da yerli yerinde kullanarak, hüzün, vefa duygusu, aramak, bulunmak, yalnızlık, yitirmişlik, yorulmuşluk vb. kavramlar eşliğinde, benimsenilir, etkilenilir, paylaşılır bir “canlı hayatı” temsil ettirmiştir. Kurgu sağlamlığına azami özeni göstermiş, sinema kuramında önemli karşılıklar yüklenen “Pencere” kavramını öyküsüne ad olarak vermesi, bölümlerdeki parantez içi özet belirlemeleri oluşturan sözcükler de dahil kullandığı hemen her sözcüğü dikkatle seçmiştir. Öykü zamanıyla, öyküleme zamanı hemen hemen aynıdır; “70’li yıllara ait otomobil” belirlemesine göre her iki zaman da içinde yaladığımız günlere denk düşmektedir. Öykülerini oldum olası tertemiz bir Türkçe ile yazan, Cemal Şakar, “Pencere” öyküsünde de aynı tutumunu sürdürmüştür. “Pencere” öyküsü, yazarının, içeriğin suskuyla belirlendiği cümleler dizisinde, “Söylenmemiş sözler uçuşur güneşin aydınlığında.” cümlesiyle apaçık olanı açıklamaya, “Nasıl verilecekse!” sorusuyla da zeka gösterisine kalkışması dışında neredeyse kusursuz bir öyküdür. Ömer Lekesiz

Necip Tosun'un sözleri ile Cemal Şakar;

“Şakar öykülerinde, çocukluktan başlayarak bir insanın hakikate ulaşma serüvenini anlatır. Hep sorularla, yanılgılarla, ödeşmelerle geçen bir hayatın derin, çarpıcı yansımalarını... Bu öykülerde kahramanımız değişmek ister ama bulunduğu yerde değişemeyeceğini bildiği için uzun yolculuklara çıkar. (…) öyküleri tasavvuftaki seyri suluk’a benzetmek mümkündür. Cemal Şakar’ın öykü serüveninde hemen hemen aynı temayı (yol ve yolculuk) ve aynı kahramanı işlemesi bir handikap gibi gözükse, çoğaltmacılık riskini bünyesinde barındırsa da Şakar’ın usta işi yaklaşımlarıyla bu risk bir verime dönüşmüştür. O bu temaları derinleştirerek, dairelendirerek şaşırtıcı bir bütünlüğe ulaştırtmayı başarmıştır.”

KAYNAKLAR:

AHMED NEDİM'in Cemal Şakar ile 04.04.08 tarihinde yaptığı röportaj

Alıntıyı höşgöreceklerine inandığım Musa İğrek'in Zaman gazetisinde Cemal Şakar ile yapmış olduğu Ropörtaj

Resim Kaynağı

Burda...

Devamını oku

, , ,

Mevlana Felsefesi

26 Ağustos 2008 Gönderen:Sade 0 yorum

www.kitapyurdu.com'dan satın al

D&R'da gezerken gözüme ilişen bir kitap. Bir yabancının gözünden Mevlana ve Mevlana Felsefesini öğrenme/analiz etme/değerlendirme adına aldığım Hanri Benazus'un Bizim Kitaplar Yayınevinden çıkardığı kitabını sizlerede önermek istedim. İlgisi olanların merakla okuyabileceğini düşünüyorum.

Mevlana, insan düşüncesine yepyeni mesajlar veren, gerek İslam, gerek batı
düşünürlerinin fikir sistemlerini, inanç akidelerini ruh, akıl ve sevgi üçgeni
içinde sunan, insanlığa ahlak, din, ilim ve akıl ve sevgi üçgeni içinde sunan,
insanlığa ahlak, din ilim ve akıl yolunda heyecan katarak yeni ufuklar açan
müstesna yüce bir varlık, ilahi bir ışık, manevi bir güneştir. O, sahip olduğu
ayrıcalıklı inanç ve düşünce yapısıyla gönülleri coşturmuş, bir pir, bir yol
gösterici olan insan aklını içindeki insancıl duyguları ile adeta yıkanmış, akıl
ve gönülleri her türlü olumsuzluklardan, kötülüklerden, art düşüncelerden,
kirden, ikilikten kurtararak temizlenmiştir.

Liste Fiyatı: 17,00 YTL.
Kitapyurdu Fiyatı: 13,26 YTL.
Yayın Yılı: 2008
368 sayfa

Burda... Devamını oku

New York : Türk Festivali

22 Ağustos 2008 Gönderen:Sade 0 yorum

İstanbul'lular için 24 ağustosa özel bir aktivite önerisi : Eski Galata (Fatih) Köprüsünde Müzik & Graffiti

Bir diğer öneride New York'lular için; New York'taki Türk Kültür Merkezi öncülüğünde, 24 Ağustos'ta başlayacak Central Park'ta düzenlenecek "New York Türk Festivali" Amerika'da yaşayan Türkleri bir araya getirirken, aynı zamanda Amerikalılara Türk kültürünü tanıtma amacını taşıyor.



Detaylı bilgi için tıklayın...
Devamını oku

IBB - Müzik & Graffiti

İBB Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Gençlik Meclisi, düzenlediği Graffiti Festivali ile yaza veda ediyor. Festival, 24 Ağustos Pazar günü saat 10:00’da Eski Galata ( Fatih ) Köprüsü’nde.

Müzik ve graffiti çizimleriyle başlayacak olan festival, Paintball, BMX ve Skate gösterileri, Tuning Car Show ve en güzel graffiti yarışmaları ile devam edecek. İstanbul Attack, Emre Baransel, Alaturka Mavzer, Mihenk Taşı, Dapoet, Merdiven Cru, Walek ve DJ. Sonat şarkıları ve performansları ile katılımcılara festival adına yakışır şölen tadında bir gece yaşatacaklar.

Graffiti Nedir?

Duvarlara yapılan resimle karışık yazı sanatıdır. Günümüzde çok gelişmiş bir seviyededir, kendi ticari sektörü, giyim, yaşam tarzı ve literatürü vardır.

Etkinlik Programı

10.00 - Kapı Açılış
( Katılımcıların ve davetli kişilerin kontrol altında içeri alınması )
10.30 - Müzik ve Graffiti Çizimlerinin Başlaması
( Gün başlangıcında DJ eşliğinde katılımcıların ve davetlilerin kulağını boş bırakmadan graffiti çizimlerine başlanması )
*PAINTBALL
( Gün boyu ödüllü paintball aktiviteleri )
*BMX ve SKATE Gösterileri
( BMX ve SKATE ustalarının kendilerine özel olarak hazırlanmış rampalarda hünerlerini sergilemesi )
*Tuning Car Show
( Modifiyeli araba sergisi )
15.00 - En Güzel Graffiti Yapma Yarışması
20.30 – Konser
22.00 - Gecenin Finali

Daha detaylı bilgi için www.ibb.gov.tr Devamını oku