, ,

Spor Kültürü : 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları

19 Ağustos 2008 Gönderen:Sade Yorumlayın


Pekin 2008 Olimpiyat Oyunlarındaki başarısızlığımızın ardından bazı olumsuzlukları görmezden gelmemeliyiz. Tüm milletimizin ‘Neden Olimpiyat Oyunlarında başarıyı yakalayamıyoruz?’ diye kendi kendine sorması gerekir. Bu soruya verilebilecek birden fazla cevabımızın olduğu kesin. Verilebilecek cevapların listesini oluşturmak bizim milletimiz için biraz sancılı bir konu.

Eksiklerimizin tespit edilememesi

Bir yanlış ya da hatanın engellenmesinde en önemli nokta yapılan yanlışın ya da hatanın kaynağının doğru tespit edilmesidir.

Eksikler ya da yanlışlar tespit edilirken başka bireylerin çıkarlarını çoğu zaman iyi niyetle bazen de kötü niyetle düşünmekten vazgeçemiyoruz. Karşımızdakinin gücü ile doğru orantılı olarak karar veriyoruz. Güçten kastım maddi, manevi tüm kategorileri kapsıyor. Güç konusunda ayrım yapmak gereksizdir. Güçlünün haklı olduğuna şu yaşadığımız ahir zamanda, aile ilişkilerimizden, azda olsa kalan komşuluk ilişkilerimize, iş hayatımızdan, arkadaşlık ilişkilerimize kadar günlük yaşantımızdan cımbızla çekebileceğimiz özlü kesitlerde, kısaca tüm sosyal çevremizde birçok kereler karşılaşırız. Haksızlığın karşısında dimdik ayakta durmaktansa birçok kereler, çoğu maddi bazen de manevi sebepler bulur kendimize ve haksızlığı görmezden geliriz. Hem de görmezden geldiğimiz, sessiz kaldığımız bu haksızlık ya da yanlışın belki bir yetimin beklide bir masumun hakkına tecavüz olduğunu bile bile. Kendimize yapıldığında asla sessiz kalamayacağımız haksızlık ve yanlışların başkasına yapılıyor olmasının verdiği garip kendini beğenmişlik, tecavüzcünün rahatlaması, sesleri duyarken gözler kapalıyken ‘yok ki, zaten hiç var olmadı ki’ diyebilmenin kolaylığının seçilmesi, umursamazlığın rahatlığı, derdi yokluğun huzurunu bozmamak… Birçok sebebi vardır gerçek yanlışlık ve haksızlıklara sesimizi çıkarmamızın. Ve görmezden gelerek, sesini çıkarmayan birinden tepki vermesini nasıl bekleyebilirsiniz ki? Ve tepkisizliğin sonunda ezilmişlerin sayısının artması ile güçlünün daha güçlü olması kaçınılmaz.

Duyarsızlık ve Yozlaşma

Millet olarak en büyük sorunlarımızdan birisi de duyarsızlık. Tarihimizde çokça geçen yardımsever, haklıya haklını teslim edebilen bir millet olmamıza karşın yakın geçmişimizde ve üzülerek yakın geleceğimizde de öyle olacağını düşündüğüm bir yozlaşma içersindeyiz. Yozlaşma bir şeyin gerçek özelliklerinden uzaklaştırılması ya da uzaklaşmasıdır. Diğer bir deyişle "özünden ayrılma" dır. Var olan özelliklerimizi maalesef birçok hastalıklı örneklere gıpta ile bakarak ve onları örnekleyerek yaşantımıza almaktan, o hastalıklı yaşamların gündelik mutlulukları ile yetinmekten, bizlere yıllardır takılmasına izin verdiğimiz milyonlarca at gözlüklerinden kurtulmaya çalışmamaktan ve hatta o at gözlüklerini sanki bir uzvumuz gibi hissetmekten ve rahatsızlık duymamaktan dolayı kaybediyoruz. Ve bunu sanki çağın gereksinimi gibi düşünerek kendimiz kandırıyoruz. Popülerliğin köleleri olarak spor dediğimizde bile sadece futbolu düşünebiliyoruz.


Bunları haklıya haklını teslim edememe özelliğimizi yüzümüze vurmak için söylüyorum. Niye haklıya hakkını teslim edemiyoruz yada niye yanlış yapanın yanlışını göremiyoruz, haksızlıklara neden bu kadar boyun eğiyoruz? Var olan yeteneklerimiz ile ulaşabileceğimiz hedeflerimizi görmezden gelip neden başkalarının özençlerini ve hedeflerini benimsiyoruz? Bir düşünelim istedim.

Yanlış ve haksızlıkları görmeme hastalığımız devam ettikçe ve güçlü her zaman haklıdır felsefesini hayatımızdan çıkaramadıkça hiçbir konuda hakkı ile bir başarı sağlayabileceğimizi düşünmüyorum.

Daha önceki organizasyonlardaki yanlışlarımız göremediğimiz veya görsek dahi gereken müdahalelerin yapılmaması ya da milletçe bir tepki verilemeyerek yaptırılamaması sonucunda 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları vesilesi ile Olimpiyat Oyunlarında başarısız bir ülke olduğumuzu maalesef kanıtladık. Tabi bu başarısızlığı sadece yanlışı görememek haksızlıklara dur diyememek ile açıklamakta doğru olmaz bu sadece bir sebep. Başta da söylediğim gibi birçok sebep sayabiliriz.

Türk Milletine göre spor nedir?

Spor önceden belirlenmiş kurallara göre, kişisel veya takım halinde yapılan yarışma ve rekabet amaçlı, kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel aktivitelerdir. Tabiî ki sporun evrensel bir tanımlamasının olması düşünülemez. Spor, her ülke, her millet ve hatta her birey için farklı bir şekilde algılanabilir, yorumlanabilir ve tanımlanabilir.

Spor hakkında verilen tanım ve tarifler genelde sporun sınırlarını çizmeye yöneliktir. Ancak bu sınırlar da ülkeden ülkeye veya ele alındığı zaman kesitine göre değişmektedir. Örneğin Fransa için dart spor değildir oysa İngiltere spor saymaktadır. Avcılar ve profesyonel jokeylerin sporcu olup olmadığı ülkeden ülkeye değişim gösterir. Bu gibi örnekler sporun sınırlarının değişkenliğini ve sporun evrensel kabul görmüş bir tanımının bulunmadığını ortaya koymaktadır.

Olimpiyat Oyunlarında başarısızlığımızın etkili bir sebeplerinden biriside Türkiye’de spor denilince akla sadece futbolun gelmesidir. Tabiî ki futbolda bir spordur ancak spor sadece futbol değildir. Popülerliği ve endüstrisi ile futbol çok büyük bir ticari sektör olmuş iken bundan kaçmak pek mümkün değil yine de Türkiye’de başarılı ile temsil edilebilecek birçok spor dalı varken onları görmezden gelmemizi de sağlamamalı.

Ata sporumuz güreşe her zaman bir merak duyduk, 12 Dev Adam ile basketbolu, Naim Süleymanoğlu ile halteri, Süreyya Ayhan ve Elvan Abeylegesse ile atletizmi hatırladık, sevindik, gururlandık. Madalya endeksli başarı felsefemiz sayesinde günlük kahramanlarımız(!) olarak tarihteki yerlerini çoğu aldı. Oysaki böylesine başarılı sporcularımıza devlet ve millet tarafından tüm olanakların seferber edilmesi ile onların yeteneklerinden ve tecrübelerinden halen daha yararlanıyor olabilirdik. Bizse onları günlük sevinçlerimiz kaynağı gördük ve sonrasını hiç irdelemedik. Ve hatta onlara hep ‘Madalya yoksa başarıda yok’ düşüncesini hatırlatarak strese girmelerini sağladık.

Peki şuan güreşe, haltere, atletizme, yüzmeye, olan ilgimiz ne kadar? Neden illaki ilgimizi çekmesi için popüler kahramanlara ihtiyaç duyuyoruz?


Spor Kültürü

Sporun özünde dinlenmek, eğlenmek olduğu kadar aynı zamanda sosyal bir kaynaşma da vardır. Toplumla kaynaşma ve özdeşleşme konusunda spora önemli görevler düşer. Sporun sağladığı bedensel ve ruhsal anlamdaki doyum olanakları, serbest zamanları ve yaşam seviyeleri düzenli olarak artan sanayileşmiş ülkelerin özlemini duyduğu yeni bir yaşam şeklinin ayrılmaz parçasıdır. Spor insan bedenini fiziki yönüyle geliştirdiği gibi oyunlar, hareketler, yarışmalar vasıtasıyla insan seciyesini, egosunu, davranış niteliğini, psişik yapısını belirlemektedir. Spor sadece beden eğitimi yada futbol değildir. Spor, kişinin sosyal ve kişisel gelişiminde en önemli yardımcıdır. Sporu bedensel ve ruhsal gelişimimizde etkin bir araç olarak yaşantımıza entegre edebildiğimiz an, barış, kardeşlik, sevgi, saygı gibi duyguların gelişimini sağlayabileceği gibi bunun yanında fiziksel güç, daha sağlıklı bir beden, olgunlaşmış bir ruh ve spor müsabakaları ile kazanabilinecek mücadele hırsı, yenilgi kabul edebilme, yenilmemek için daha çok çaba sarf etme, bireysel yada takım oyuncusu olabilme, gibi birçok faydasını yaşantımıza dahil edebildiğimiz takdirde belli bir spor kültürüne sahip olabiliriz. Spor Kültürüne sahip olmayan bir ülke gündelik başarılarla gözünün boyanmasına ve uzun vadede başarısızlığa mahkûmdur.

Spor Eğitimi

Spor eğitimimize okullarda ‘Beden Eğitimi’ dersi ile başlarız. Ki bu spora baştan hatalı bir giriştir. Dersin adı bile yanlış seçildiği gibi en azından ona bile razı olunması durumunda bedenen eğitilen hiçbir insanı da görülmemiştir. Çünkü çoğu okulda bu dersler sınavlarla meşgul olan beyinlerin stres atmasını, rahatlamasını sağlamak amacı ile örgencilerin isteği üzerine futbol ya da basketbol oynayarak ve hatta boş arazide yayılarak gerçekleştirilir. Talep arz ilişkisi burada bariz bir şekilde gözlerimizin önüne seriliyor. Öğretmenlerin daha duyarlı olması ve görevlerini layığı ile yapmaması bir kenara yaptırmaya çalışması durumunda da öğrencilerden büyük bir tepki gördüklerine bizzat şahit oldum. Tabi ki bunda yukarda belirttiğim gibi spor kültürümüzün olmayışı büyük bir etken. Yönlendirilme koşulları ile alakalı olarak düşünebildiğimiz ve hayal ettiğimiz sınırlı sayıda popüler spor dalından başka hiçbir spora ilgi duymamamız ve yetenekli olduğumuzu düşünmememizden kaynaklı sorunlarla dolu kırk beş dakikalık beden eğitiminden kim ne fayda sağlayabilir. Tabiî ki her millet ya da her birey tüm spor dallarını sevmek zorunda değil. Yatırımlarında tüm spor branşlarına eşit olarak milyon dolar ile yapılması da beklenemez ancak en azından sevilen sporlarda tüm dünyada başarılı olarak atfedilen bir ülkede olamadığımıza göre bazı noktalarda yetersizliklerimizi görmemiz gerekmekte. Spor biliminin daha detaylı incelenmesi ile bu yönde verilen eğitimlerin daha ciddi ve profesyonel yapılması sağlanabilinirse birçok sorundan arınılacağını düşünüyorum. Atletizm, hentbol, güreş, basketbol, voleybol, koşu, yüzme gibi branşlar ile ilgilenmek isteyen kişilerin geleceğe umutla bakabilmesi için onlara bazı maddi ve manevi ödül başarı sisteme dayalı teşvik edici itici dinamiklerin hayata geçirilmesi gerekiyor.


Sporcu Keşfi

Bizim hatalarımız olduğu gibi sporcularımızı bu ve benzeri spor organizasyonlarına hazırlayan kişilerde birbirinden hatalı işlere imza attılar. Bence burada en derinlemesine düşünülmesi gereken konu yetenekli sporcuların keşfinde yaşandı. Tabi bunun yapılamamasında sadece sporcu taraması yapanların değil farklı spor dallarına ilgisi olmayan bizlerinde birer sebep olduğumuz aşikârdır. Tabiî ki hiçbir kimseye zorla bir spor dalı sevdirilemez. Zorla ilgi duyması sağlanamaz ancak farklı spor dallarına olan ilgisizlik ve sevgisizliğin ana sebebi de bu spor dalları hakkında yeterli bilgiye sahip olamamaktır.

Eskiden beridir insanlarımız spora teşvik edilmiş, spor dalları hakkında bilgilendirilmiş, farklı spor dalları özendirilmiş olsalardı, tüm Türkiye genelinde yapılabilecek sporcu taramaları sayesinde, bugün 2008 Pekin Olimpiyat Oyunlarında çok daha başarılı olabilirdik. Halen daha bu ve benzeri çalışmaların hayata geçirilebilmesi ile gelecek için ümitli olabiliriz. Uzun vadede başarı isteniyorsa sabırlı ve sistemli çalışmalar ile gelecekte sporda ve birçok konuda başarıyı yakalayan bir millet ve ülke olabiliriz.

Tüm devlet okullarını ilköğretimden başlayarak üniversitelere kadar kapsayacak ve özellikle amacın olimpiyat sporcuları yetiştirilmesi olan organizasyonlar düşünülebilir. Bu ve benzeri etkinliklere öncelikle Türkiye’nin var olan personeli ve sporcuları ile potansiyeli var olup ancak henüz keşfedilememiş ancak öyle ya da böyle mecburen devlet okulu sisteminde yer alarak keşfedilebilecek bireylerin katılımı ile çok farkı branşlarda umulmadık başarıları yakalayabilecek güçlü ve istikrarlı bir sporcu fabrikası haline gelebiliriz.


Var olan potansiyelimizi popülerlikten uzaklarda da aramak zor olmasa gerek. Her birey farklıdır. Ve her bireyin düşüncesi de farklıdır. Ve her bireyin yeteneği de farklıdır. Kimisi masa tenisi oynamayı severken, kimisi voleybol oynamaktan hoşlanabileceği gibi, bazısı atletizmden bazısı da hentboldan hoşlanır. Sporun sınırları yoktur. Onun için insanda kendini sadece bir spora kanalize ederek şartlandırması başarısızlıkla sonuçlanabilir. Farklı branşlar ile uğraşarak yeteneğinizin neye yatkın olduğunu bulabilirsiniz. Bunun en büyük örneği bu sene 2008 Pekin Olimpiyat Oyunlarında gerçekleşti. Rebecca Romero; arka arkaya iki olimpiyatta, iki ayrı spor branşında, kürsüye çıktı. Hem de birbiriyle alakası olmayan iki spor dalında madalya alıyor. Rebecca Romero, 2004 Atina Olimpiyatları'nda gümüş madalya alan bir kürekçiydi. 2 sene önce geçirdiği sakatlıktan sonra kürekte yarışamayacağına kanaat getirip branş değiştirdi, bisiklete başladı, kürek çekme yerine pedal basmaya başladı ve bu defa bisiklet-bireysel takipte altın madalya kazandı. Kürekte 2. basamağa, bisiklet-bireysel takipte 1. basamağa çıkıyor. Takdir edilmesi gereken bir başarı.

Son söz;

“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim”

Mustafa Kemal Atatürk


Wikipedia - Özgür Ansiklopedi



1 yorum »

  • Adsız
    Dediki:
     

    nedennnnn olimpiyatlarda softball yok gönderirmisinizzzzzzzzzzzzzz?

  • Yorumunu Bırak!