Sol din karşıtlığı mı? - Solculuk Tanımı
27 Haziran 2008 Gönderen:Adsız
Yorumlayın
Türkiye'de popüler tartışmalar vardır. Bu popüler tartışmalar çoğu kez farklı olaylarla hatırlatılır bizlere ve yavaş yavaş beynimize kazınır ister istemez. Özellikle, vazgeçilemeyen ve bir o kadar da hiçbir zaman popülerliklerini yitirmeyen bazı konular vardır. Değerli halkımızın vakti çokmuş ve başkada tartışacak konusu yokmuş gibi birçok kere ısıtılıp tekrar ve tekrar gündeme getirilir. Çoğu zaman sonuçsuz kalan tartışmalar izleriz televizyonlar da, birbirlerine bağırır çağırır profesörler, öğretim görevlileri, din alimleri... Yada gazetelerde köşe yazıları yazan sayın yazarlar, birbirlerine girerler benim, senin ve hepimizin özgürlük savunucuları olarak ve hatta özgürlüklerimizin sınırlarını belirleyerek biz kara cahil (!) halka haddimizi bildirmeye ve sınırımızı öğretmeye çalışarak.
Bu ve benzeri tartışmalarda objektif konuşanlar yada yazanlar nadirdir. Ben aşağıdaki yazıyı olaylara tarafsız gözle bakabildiğini düşündüğüm için Radikal gazetesinden alıntılayarak yazıma ekledim.
Solculuk :
Yazıyı okumadan önce Solculuk hakkında şunu da paylaşmak isterim. Siyasette sol, solculuk ve solkanat kavramı, değişkenlik göstermekle birlikte, sosyal demokrasi, sosyalizm, komünizm, anarşizm ve yeşil politikalar ile özdeşleşmiştir. Solculuk tarih boyunca sağcılığın zıttı olarak görülmüştür. Oysaki, ne sol nede sağ birbirlerinin tam karşıtı değildir. Ve hatta birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar.
Sol, Türkiye, Hindistan ve Ortadoğu'da görüleceği üzere genellikle sekülerdir. Fakat bazı Özgür Teoloji ile sosyal adalete odaklanmış Katolik ülkelerde ve kimi Protestan toplumlarda Hristiyan Sosyalizm düşüncesi hakimdir. ABD'de, dini ve sol-kanat kimi zaman beraber çalışır. Örneğin; ABD İnsan Hakları Hareketi solcu olmakla beraber dini sebeplerle kürtaja karşı çıkar.
Orta-sol, solun ortası veya liberal sol tanımı ana akım sol düşünceyi temsil eder ve liberal demokrasi, temsili demokrasi, kişilik hakları ve bir dereceye kadar serbest piyasa ekonomisini desteklemekle birlikte evrensel sosyo-ekonominin öncelikle gözetilmesine de özellikle önem verir. Hafif sol, reformcu, demokratik ve parlementer sosyalizmi destekler. Ağır sol ise toplumda radikal değişiklikler yaratacak devrimci politikaları destekler.
Sol Kelimesinin Kökeni :
Sol siyaset kavramının kökeni Fransız İhtilali dönemine dayanır. İhtilal sonrası kurulan parlemantoda özgürlüklerin destekçisi burjuvalar genellikle başkan koltuğunun solunda oturmaktaydılar. Değişimlere karşı çıkmakta olan soylular ise sağda otururlardı. Bugün Fransız parlemantosunda bu gelenek hala devam etmektedir.
Politikadaki sol kavramının dindeki sol kavramı ile alakası yoktur. Dinlerdeki sol kavramı Hindu Tantra inanışına dayanır. Batı okültizminde ilk kez Helena Blavatsky (1831 - 1891) tarafından "ahlaksız" dinleri tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. Dinlerde kötü, pis, ahlaksız kabul edilen şeyler sol taraf ile özdeşleştirilmiştir. Latince kökenli sinister (kötü) kelimesinin diğer anlamları, "sol" ve "şanssız" dır. Yine İbranice'de "smowl" (sol) kelimesi aynı zamanda "karanlık" anlamına gelir. İslam'da pis, kötü kabul edilen şeyler (taharetlenmek vb.) sol el, sol ayak ile yapılır.
Sol kavramının dinlerdeki bu anlamı politikaya da ister istemez etki etmiş, bilinçli veya bilinçsiz olarak sol kavramı zaman zaman "din dışı olma" ile özdeşleştirilmiştir.
Bunları da ön bilgi olarak verdikten sonra alıntı yaptığım yazıyı da okuyabiliriz.
Sol din karşıtlığı mı?
Sol din karşıtlığından ziyade dinlere özgürlüktür. Sol türban karşıtı değil, türban dahil her türlü elbiseye özgürlüktür
Birkaç haftadır Radikal İki’de solla ilgili tartışmalar yayımlanıyor. Bu tartışmalar Sungur Savran’ın “sol liberal” olarak tanımladığı Baskın Oran, Ahmet İnsel ve Fuat Keyman’ı Marksizm’i tartışmaya çağırmasıyla başladı ve devam edeceğe benziyor. Geçen hafta yayımlanan ODTÜ, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi’nden bir grup tarafından kaleme alınan “‘Türban serbestisi’nin örttüğü” isimli yazı yeni bir tartışma yaratacağa benziyor. Zira yazı solun bugüne kadar gelen sol=dinsizlik yanlış saptamasına yeni bir örnek olarak kabul edilebilir. Burada kalkıp idealizm-materyalizm tartışmasına girmeyeceğim. Zira solun materyalist felsefesini kimse tartışmıyor. Ama sol, komünizm deyince sadece deizm, ateizmin kastediliyor olması kabul edilemez. Bu yanlışlıkta asıl pay, komünizmin yükseldiği dönemde komünistleri “kafirler, dinsizler” olarak halka sunanlarda olmakla beraber, solculuklarını sadece din karşıtlığı üzerinden tanımlayanlardadır da.
Türkiye’de solun yükseldiği 60’lı, 70’li yıllarda solun yükselişini durdurmak için egemen kesimler silahlı mücadeleyi yeterli görmeyerek bütün psikolojik yıpratma planlarını da devreye soktu. Solun din karşıtlığı olarak lanse edilmesi bu dönemlere rastlar. Bu tarz propaganda “komünistler dinsizdir, her şeyimizi alacaklar, eşleri dahil her şeyleri ortaktır” gibi sözlerin basında kullanılması, duvarlara yazılması ve en önemlisi helikopterlerden broşürler halinde özellikle kırsal kesimlere bırakılmasıydı. Belirtmekte yarar var, daha sonra Kürt bölgelerinde bu kez helikopterlerden “PKK’lılar komünisttir, dinsizdir” yazılı broşürler atıldı. Konumuza geri dönersek bu komünizm= dinsizlik propagandası kısa sürede etkisini gösterdi, kırsal kesimin birçok bölgesinde halk komünizme karşı mücadele vermeyi dinsizliğe karşı mücadele vermek olarak algıladı ve kendisi de bu mücadeleye katılmakta gecikmedi. Sonrası hepimizin malumu. Ama asıl ilginç olan bu öyle bir karşıtlığa dönüştü, ki yeni nesil bir kısım “solcu” dahi solculuğu din karşıtlığı olarak algılamaya başladı. Asıl tehlikeli ve yanlış olan da burda ortaya çıktı.
Sloganlara hapsolan sol
Bırakın Anadolu insanı kafasındaki “komünizm= dinsizlik” fikrini yıkmayı, kendilerini sol olarak tanımlayanların önemli bir bölümü artık mücadelelerini tamamıyla “din karşıtlığı” üzerinden yapıyor. En son, dindar kökenli AKP’nin de tek başına iktidara gelmesi, “mahalle baskısı” ve “üniversitelerde türban serbestisi” tartışmalarıyla bu tarz sol hem daha yayıldı hem de daha radikalleşti. Şöyle ki “laikliği koruma” adına CHP, İP, “Türkiye’de komünizmi ben temsil ediyorum” diyen TKP ve birçok kurum-kuruluş-kişi artık sol adına mücadele vermeyi dine karşı mücadele vermek olarak ele alır hale geldi. Peki ama sol din karşıtlığı mıdır? Solu sadece din karşıtlığına indirgemek ve diğer bütün olması gereken özelliklerinden soyutlamak doğru mudur? Baskın Oran’ın deyimiyle “70’lere kazık kakan” Marksizm sorunu yetmezken bir de bu “din karşıtlığına kazık çakan” sol yeni bir sorun yarat mıyor mu? Bu tarz solcular söylem, hal ve hareketleriyle artık trajikomik bir profil çizdiklerinin farkında değiller mi? Ülke gündemini meşgul eden önemli sorunları ele almada, yorumlamada Marx-Engels-Lenin’den ezberlerindeki tek cümleyle açıklama getirme durumları gerçek solcuları utandırıyor artık. Kürt sorununun çözümünü “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” cümlesiyle, Tuzla’daki işçi ölümlerinin çözümünü “proleterya diktatörlüğü” cümlesiyle, din-laiklik-AKP-türban tartışmasını “din halkın afyonudur” cümlesiyle belirtmeye çalışmak, gerçekte bir şey söylememektir günümüzde ve bu söylem insanlara artık rahatsızlık veriyor. Sloganlara hapsolan bu tarz sol, bırakın solcu olmayan insanları etkilemeyi, solcuları bile kaçırtır duruma geldi.
Konumuza geri dönersek yazının başında belirttiğim “Türban serbestisinin örttüğü” isimli yazıda türban tartışmasını “türban bireysel özgürlük değildir eğer öyle ise bir kadının türban takma seçimi ile Tuzla tersanesindeki bir işçinin çalışma seçimi(!) aynı özgürlük kategorisinin içinde yer alır” diye tanımlamak ve türbanı, türban serbestisini savunanları emek mücadelesinin karşısında göstermek, solu yalnızca “din karşıtlığı” olarak ele almak ve tabii özgürlüklerden soyutlamaktır. Solun ne olduğu başka bir yazı konusu olsa da kısaca değinerek yazıyı bitirmekte fayda var. Eşitlik-özgürlük kavramlarını barındırmayan bir sol, sol değildir. Sol her şeyden önce hümanisttir ve insanın özgürlüğü için çaba verir. Dolayısıyla sol din karşıtlığından ziyade dinlere özgürlüktür. Sol türban karşıtı değil türban dahil her türlü elbiseye özgürlüktür. Sol herkesin eğitim hakkı olduğuna inanır ve bunun için mücadele verir. Bütün dinlere, dillere, kültürlere özgürlük tanır. “Şimdiden özgürlük tanırsam gelecekte bizi ezerler” anlayışı mazur görülemez ve “gelecekte şöyle olacak” diye şimdiden insanların özgürlüklerini engellemek, bastırmaya çalışmak sol değil, olsa olsa sol faşizmdir.
Not:Yazının orjinali Radikal gazetesinin RADİKAL 2 ekinde 27 Haziran 2008, Cuma tarihinde yer almıştır.
Kaynaklar:
Wikipedia - Özgür Ansiklopedi
Radikal Gazetesi
Google
Çeşitli Siteler
Burda...
Bu ve benzeri tartışmalarda objektif konuşanlar yada yazanlar nadirdir. Ben aşağıdaki yazıyı olaylara tarafsız gözle bakabildiğini düşündüğüm için Radikal gazetesinden alıntılayarak yazıma ekledim.
Solculuk :
Yazıyı okumadan önce Solculuk hakkında şunu da paylaşmak isterim. Siyasette sol, solculuk ve solkanat kavramı, değişkenlik göstermekle birlikte, sosyal demokrasi, sosyalizm, komünizm, anarşizm ve yeşil politikalar ile özdeşleşmiştir. Solculuk tarih boyunca sağcılığın zıttı olarak görülmüştür. Oysaki, ne sol nede sağ birbirlerinin tam karşıtı değildir. Ve hatta birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar.
Sol, Türkiye, Hindistan ve Ortadoğu'da görüleceği üzere genellikle sekülerdir. Fakat bazı Özgür Teoloji ile sosyal adalete odaklanmış Katolik ülkelerde ve kimi Protestan toplumlarda Hristiyan Sosyalizm düşüncesi hakimdir. ABD'de, dini ve sol-kanat kimi zaman beraber çalışır. Örneğin; ABD İnsan Hakları Hareketi solcu olmakla beraber dini sebeplerle kürtaja karşı çıkar.
Orta-sol, solun ortası veya liberal sol tanımı ana akım sol düşünceyi temsil eder ve liberal demokrasi, temsili demokrasi, kişilik hakları ve bir dereceye kadar serbest piyasa ekonomisini desteklemekle birlikte evrensel sosyo-ekonominin öncelikle gözetilmesine de özellikle önem verir. Hafif sol, reformcu, demokratik ve parlementer sosyalizmi destekler. Ağır sol ise toplumda radikal değişiklikler yaratacak devrimci politikaları destekler.
Sol Kelimesinin Kökeni :
Sol siyaset kavramının kökeni Fransız İhtilali dönemine dayanır. İhtilal sonrası kurulan parlemantoda özgürlüklerin destekçisi burjuvalar genellikle başkan koltuğunun solunda oturmaktaydılar. Değişimlere karşı çıkmakta olan soylular ise sağda otururlardı. Bugün Fransız parlemantosunda bu gelenek hala devam etmektedir.
Politikadaki sol kavramının dindeki sol kavramı ile alakası yoktur. Dinlerdeki sol kavramı Hindu Tantra inanışına dayanır. Batı okültizminde ilk kez Helena Blavatsky (1831 - 1891) tarafından "ahlaksız" dinleri tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. Dinlerde kötü, pis, ahlaksız kabul edilen şeyler sol taraf ile özdeşleştirilmiştir. Latince kökenli sinister (kötü) kelimesinin diğer anlamları, "sol" ve "şanssız" dır. Yine İbranice'de "smowl" (sol) kelimesi aynı zamanda "karanlık" anlamına gelir. İslam'da pis, kötü kabul edilen şeyler (taharetlenmek vb.) sol el, sol ayak ile yapılır.
Sol kavramının dinlerdeki bu anlamı politikaya da ister istemez etki etmiş, bilinçli veya bilinçsiz olarak sol kavramı zaman zaman "din dışı olma" ile özdeşleştirilmiştir.
Bunları da ön bilgi olarak verdikten sonra alıntı yaptığım yazıyı da okuyabiliriz.
Sol din karşıtlığı mı?
Sol din karşıtlığından ziyade dinlere özgürlüktür. Sol türban karşıtı değil, türban dahil her türlü elbiseye özgürlüktür
Birkaç haftadır Radikal İki’de solla ilgili tartışmalar yayımlanıyor. Bu tartışmalar Sungur Savran’ın “sol liberal” olarak tanımladığı Baskın Oran, Ahmet İnsel ve Fuat Keyman’ı Marksizm’i tartışmaya çağırmasıyla başladı ve devam edeceğe benziyor. Geçen hafta yayımlanan ODTÜ, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi’nden bir grup tarafından kaleme alınan “‘Türban serbestisi’nin örttüğü” isimli yazı yeni bir tartışma yaratacağa benziyor. Zira yazı solun bugüne kadar gelen sol=dinsizlik yanlış saptamasına yeni bir örnek olarak kabul edilebilir. Burada kalkıp idealizm-materyalizm tartışmasına girmeyeceğim. Zira solun materyalist felsefesini kimse tartışmıyor. Ama sol, komünizm deyince sadece deizm, ateizmin kastediliyor olması kabul edilemez. Bu yanlışlıkta asıl pay, komünizmin yükseldiği dönemde komünistleri “kafirler, dinsizler” olarak halka sunanlarda olmakla beraber, solculuklarını sadece din karşıtlığı üzerinden tanımlayanlardadır da.
Türkiye’de solun yükseldiği 60’lı, 70’li yıllarda solun yükselişini durdurmak için egemen kesimler silahlı mücadeleyi yeterli görmeyerek bütün psikolojik yıpratma planlarını da devreye soktu. Solun din karşıtlığı olarak lanse edilmesi bu dönemlere rastlar. Bu tarz propaganda “komünistler dinsizdir, her şeyimizi alacaklar, eşleri dahil her şeyleri ortaktır” gibi sözlerin basında kullanılması, duvarlara yazılması ve en önemlisi helikopterlerden broşürler halinde özellikle kırsal kesimlere bırakılmasıydı. Belirtmekte yarar var, daha sonra Kürt bölgelerinde bu kez helikopterlerden “PKK’lılar komünisttir, dinsizdir” yazılı broşürler atıldı. Konumuza geri dönersek bu komünizm= dinsizlik propagandası kısa sürede etkisini gösterdi, kırsal kesimin birçok bölgesinde halk komünizme karşı mücadele vermeyi dinsizliğe karşı mücadele vermek olarak algıladı ve kendisi de bu mücadeleye katılmakta gecikmedi. Sonrası hepimizin malumu. Ama asıl ilginç olan bu öyle bir karşıtlığa dönüştü, ki yeni nesil bir kısım “solcu” dahi solculuğu din karşıtlığı olarak algılamaya başladı. Asıl tehlikeli ve yanlış olan da burda ortaya çıktı.
Sloganlara hapsolan sol
Bırakın Anadolu insanı kafasındaki “komünizm= dinsizlik” fikrini yıkmayı, kendilerini sol olarak tanımlayanların önemli bir bölümü artık mücadelelerini tamamıyla “din karşıtlığı” üzerinden yapıyor. En son, dindar kökenli AKP’nin de tek başına iktidara gelmesi, “mahalle baskısı” ve “üniversitelerde türban serbestisi” tartışmalarıyla bu tarz sol hem daha yayıldı hem de daha radikalleşti. Şöyle ki “laikliği koruma” adına CHP, İP, “Türkiye’de komünizmi ben temsil ediyorum” diyen TKP ve birçok kurum-kuruluş-kişi artık sol adına mücadele vermeyi dine karşı mücadele vermek olarak ele alır hale geldi. Peki ama sol din karşıtlığı mıdır? Solu sadece din karşıtlığına indirgemek ve diğer bütün olması gereken özelliklerinden soyutlamak doğru mudur? Baskın Oran’ın deyimiyle “70’lere kazık kakan” Marksizm sorunu yetmezken bir de bu “din karşıtlığına kazık çakan” sol yeni bir sorun yarat mıyor mu? Bu tarz solcular söylem, hal ve hareketleriyle artık trajikomik bir profil çizdiklerinin farkında değiller mi? Ülke gündemini meşgul eden önemli sorunları ele almada, yorumlamada Marx-Engels-Lenin’den ezberlerindeki tek cümleyle açıklama getirme durumları gerçek solcuları utandırıyor artık. Kürt sorununun çözümünü “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” cümlesiyle, Tuzla’daki işçi ölümlerinin çözümünü “proleterya diktatörlüğü” cümlesiyle, din-laiklik-AKP-türban tartışmasını “din halkın afyonudur” cümlesiyle belirtmeye çalışmak, gerçekte bir şey söylememektir günümüzde ve bu söylem insanlara artık rahatsızlık veriyor. Sloganlara hapsolan bu tarz sol, bırakın solcu olmayan insanları etkilemeyi, solcuları bile kaçırtır duruma geldi.
Konumuza geri dönersek yazının başında belirttiğim “Türban serbestisinin örttüğü” isimli yazıda türban tartışmasını “türban bireysel özgürlük değildir eğer öyle ise bir kadının türban takma seçimi ile Tuzla tersanesindeki bir işçinin çalışma seçimi(!) aynı özgürlük kategorisinin içinde yer alır” diye tanımlamak ve türbanı, türban serbestisini savunanları emek mücadelesinin karşısında göstermek, solu yalnızca “din karşıtlığı” olarak ele almak ve tabii özgürlüklerden soyutlamaktır. Solun ne olduğu başka bir yazı konusu olsa da kısaca değinerek yazıyı bitirmekte fayda var. Eşitlik-özgürlük kavramlarını barındırmayan bir sol, sol değildir. Sol her şeyden önce hümanisttir ve insanın özgürlüğü için çaba verir. Dolayısıyla sol din karşıtlığından ziyade dinlere özgürlüktür. Sol türban karşıtı değil türban dahil her türlü elbiseye özgürlüktür. Sol herkesin eğitim hakkı olduğuna inanır ve bunun için mücadele verir. Bütün dinlere, dillere, kültürlere özgürlük tanır. “Şimdiden özgürlük tanırsam gelecekte bizi ezerler” anlayışı mazur görülemez ve “gelecekte şöyle olacak” diye şimdiden insanların özgürlüklerini engellemek, bastırmaya çalışmak sol değil, olsa olsa sol faşizmdir.
Not:Yazının orjinali Radikal gazetesinin RADİKAL 2 ekinde 27 Haziran 2008, Cuma tarihinde yer almıştır.
Kaynaklar:
Wikipedia - Özgür Ansiklopedi
Radikal Gazetesi
Çeşitli Siteler
Burda...
0 yorum »
Yorumunu Bırak!